29 Ekim 2015 Perşembe

En Tehlikeli 10 Seri Katil

1- Ted Bundy
Ann Rule ve eski dedektif Robert D. Keppel'e göre Bundy ilk cinayetini ergenlik yıllarında işlemişti. Tacomalı 8 yaşında bir kızın yok olması olayı. Bundy o yıllarda henüz 15 yaşındaydı. Kayıtlara geçen ilk cinayetini ise 1974 yılında 27 yaşındayken işledi.
4 Ocak 1974'te gece yarısından kısa süre sonra Washington Üniversitesi öğrencisi 18 yaşındaki Joni Lenz'in bodrum katındaki yatak odasına kilitlenmemiş pencereden girdi. Uyuyan kızı levyeyle ağır biçimde dövdü. Daha sonra çelik değnekle cinsel saldırıda bulundu. Ertesi gün yatağında kanlar içinde yatarken bulunan Lenz ölmedi, fakat kalıcı beyin hasarı oluştu.
Sonraki kurbanı Washington Üniversitesi son sınıf öğrencisi Lynda Ann Healy oldu. 31 Ocak 1974 tarihinde Bundy, Healy'nin odasına girdi. Kızı tekmeleyerek bayılttıktan sonra kot ve bluz giydirdi, bir çarşafa sardıktan sonra taşıdı. Healy'nin kalıntıları bir yıl sonra doğu Seattle dağlarında bulundu. Kabul edilen ilk cinayeti budur.
1974`ün Ocak ve Haziran ayları arasında Washington bölgesinde en az sekiz genç kadını daha takip edip öldürdü. Çekici olmasının yanı sıra ufak değişikliklerle görünüşünü ciddi biçimde değiştirebiliyordu, bu özelliğinden dolayı zaman zaman bukalemun olarak anılmıştır.
1974 sonbaharında Hukuk Fakültesine başvurmak için Salt Lake City'ye gitti, cinayetlerine orada devam etti. Ekim ayında 17 yaşındaki Melissa Smith'e tecavüz etti ve boğdu. Ceset dokuz gün sonra bulundu.
Bir başka kurban gene 17 yaşındaki Laura Aime oldu. Aime, 31 Ekim akşamı Cadılar Bayramı kutlamaları sırasında kayboldu, yaklaşık bir ay sonra ırmak kenarında bulundu.



















2- Pedro Lopez Monsalve 
Pedro Alonso López 8 Ekim 1948 tarihinde “La Violencia” döneminde Tolmia, Kolombiya'da on üç çocuklu fakir bir fahişenin yedinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. 1957 yılında, 8 yaşındayken, Pedro küçük kız kardeşine cinsel istismarda bulunurken annesine yakalanır ve evden kovulur. Gerillalar, milisler ve silahlı kuvvetler mensupları tarafından insan hakları ihlallerinin yaygın olduğunu ve ülkenin suç oranının dünyadaki bütün diğer ülkelerden elli kat daha fazla olduğu ülke sokaklarında bir adam Pedro'yu kendi evine götürür ve istismar eder. On iki yaşındayken verildiği yetimhaneden bir öğretmeninin kendisini taciz etmesiyle kaçmıştır.
On sekiz yaşındayken araba çalan bir çetenin üyesi olduğu gerekçesiyle girdiği hapishanede kendisine tecavüz eden iki adamı öldürmüş ve iki sene hapis cezası almıştır. Serbest bırakıldığı 1978 yılı taşındığı Peru genelinde çeşitli Kızılderili kabileleri arasında en az 100 genç kızı taciz ettiği ve öldürmeye başladığının iddia edildiği dönemdir. Bu iddiaları doğrulamak mümkün olmasa da, kuzey Peru, Ayacuchos 'da 9 yaşındaki bir kızı kaçırmaya çalışırken, bir grup tarafından yakalanmıştır. Kızılderililer onu diri diri gömmeye karar vermeden önce Amerikalı bir misyonerin müdahalesiyle Pedro yetkililere teslim edilmiştir. Peru Hükümeti Pedro'yu yargılamak yerine sınır dışı ederek Ekvador'a sürmüştür. 1980 Nisan'ında 1980 yılının Ambato, Ekvador'da yaşanan selin ortaya çıkardığı kalıntılarla polisin 53 çocuk cesedini bulmasından iki ay sonra Lopez, 110 genç kızın cinayetinden sorumlu olarak tutuklanmıştır. En az 100-110 genç kızı öldürdüğünü soğukkanlılıkla itiraf eden Lopez polis müfettişlerini şaşırtmakla birlikte suçunu kanıtlayacak delil de bulunamamıştır. 100 üzerinde çocuğu yaralama, tecavüz ve öldürme suçlarıyla López ömür boyu hapis cezasıyla yargılanmıştır. 1998 yılında López 'iyi halden' serbest bırakılmıştır. Kurbanların yakınları López'i öldürene kişi başına 25.000$ yaklaşık 250.000 Amerikan Doları ödül vadetmişlerdir. Daha sonra Kolombiya'da tekrar göz altına alınan seri katil deli olduğu gerekçesiyle üç sene hastane de yatmış daha sonra serbest bırakılmıştır. Kendisinden bir daha haber alınamamıştır.
























3- Ed Gein
Ed Gein dört kişilik bir ailede büyür: alkolik bir baba, dominant ve aşırı dindar bir anne ve abisi Henry. Annesinin kendisine olan etkisi çok büyüktür. Babası ve abisinden sonra, 1945’te annesi de vefat ettiğinde, Ed dünyada tek başına kalır.
Bu yalnızlık, insanların zaten garipsediği Gein’i, iyice deliliğe iter. Merhum annesini tekrar diriltebilmek için, anatomi bilimini incelemeye başlar ve mezarlıklardan çaldığı cesetler üzerinde öğrendiklerini uygulamaya koyulur. Kendisini özellikle büyüleyen, kadın vücududur.
Annesini diriltmeyi başaramadığını anlayınca, annesinin yaşında bir kadının cesedinin derisini yüzmeye karar verir ve arada sırada bu deriyi (annesinin eski elbiseleriyle birlikte) elbise niyetine giyer.
Hayatı boyunca cinsel ilişkide bulunmamış olan Gein, kadınlara karşı hissetiği karmaşık duyguları pek anlayamaz ve bir kadın olma isteği geliştirir. İlk başlarda kendi kendini hadım etmeyi düşünen Gein, bir kadın derisinin kendisini yeterince kadınsı gösterdiğine inanarak, bu düşüncesinden vazgeçer. Kadın vücutlarına duyduğu isteği gitgide daha da büyüyen Gein, bir süre sonra sadece mezarlardan ceset çıkarmakla kalmaz, 1954 yılından itibaren bir cinayet işlemeye karar verir ve kurbanını annesinin öldüğü yaştan seçer.
Deri işlemesinde gün geçtikçe daha da hamaratlaşan Gein, bir süre sonra meme uçlarından kemer, kafatasından bardak ve diğer süs eşyaları yapmaya koyulur.
İlk cinayetinden sonra kasabanın şerifi Ed Gein’in izini bulur ve tutuklar. Evde arama yapan polis, birçok kadavra, insan dudaklarından yapılmış kolyeler ve diğer garip nesnelerle karşılaşır. Gein’in birden çok daha fazla cinayet işlemiş olması gerektiğini düşünür ama daha sonra yapılan incelemelerle bu ceset parçalarının yakındaki mezarlıktan çıkarılan yaşlı kadın cesetlerinden kesildiği anlaşılır. Gein, ölü sevicilik ve yamyamlık gibi suçlamaları şiddetle inkar eder: kendisine göre cinayetleri sadece evini süslemek için işlemiştir.
Doktorlar Gein'e kronik şizofreni tanısı koymuşlardır. Ayrıca yaptıklarından yola çıkarak, onun, gizli eşcinsel olabileceği de düşünülmüştür.
Deli raporu sayesinde hapse konulmayan Gein, geri kalan hayatını ıslahevlerinde geçirir ve 1984 yılında 77 yaşında uzun zamandır çektiği kanser hastalığı sonucu yaşamını yitirir.




























4- Albert Fish
1875 yılında babasının ölümünden sonra, kimsesiz çocukların bakıldığı bir çocuk bakımevine yerleştirilen Albert Fish, 7 yaşına kadar kaldığı bu kuruma uyum sağlayamadığı için ruhsal yapısı bozuldu. Annesinin yanında cinsel istismara uğradıktan sonra aşırı baş ağrılarından yakınan Albert Fish, lise öğreniminin ardından bir yandan gezip bir yandan geçici işlerde çalışmaya başladı. 1882 yılında eşcinsel eğilimleri ortaya çıktı. Küçük suçlara bulaşan Fish, 1910 yılında ilk kez cinayet işledi. Çeşitli sapkınlıklara olan ilgisi giderek artıyordu. Dine olan eğilimi belirginleşti.
Genellikle küçük ve savunmasız çocukları kurban seçen Albert Fish, cinayetlerinde mutlaka işkenceler uyguluyor, tecavüz ediyor, etlerini yiyor, kurbanlarına acı çektirmekten büyük zevk duyarak, bunları din adına yaptığını düşünüyordu. 1920 yılına kadar yaklaşık 15 cinayet işlediği varsayılmaktadır. Seri katil, aynı zamanda kendi kendisine de çeşitli işkenceler uyguluyor, kendi idrarını içip, çivili sopayla kendini dövmek, kasıklarına iğne batırmak gibi cinsel ve fiziksel işkencelerle kendi günahlarını cezalandırdığına inanıyordu. İşkence yaptığı ve öldürdüğü çocukları "Tanrı'ya verilen kurbanlar" olarak düşünüyordu.
1898'de evlendi ve 6 çocuk sahibi oldu. Karısının başka biriyle kaçarak kendisini terk etmesinden sonra başka kadınlarla da birlikte oldu. "Gri Adam", sürekli adres değiştirdi, her gittiği yerde yüzlerce çocuğu taciz etti ve bazılarını öldürdü.
1928'de Budd ailesiyle yakınlaşan Fish, onların güvenini kazandıktan sonra küçük kızları Grace Budd'ı, yeğeninin doğum günü eğlencesine götürmek bahanesiyle kaçırarak boş bir eve götürdü. Grace'in cesedini parçalayan Fish, bazı parçaları kaldığı pansiyona getirdi ve 9 gün boyunca hiç dışarı çıkmadan bu parçaları pişirip yiyerek mastürbasyon yaptı. Daha sonra kaçmaya başlayan Fish, 1934 yılında kendi hatası yüzünden, kendisini yakalamayı kişisel bir konu haline getiren polis William King'in eline düştü. "Brooklyn Vampiri", Budd ailesine, kızlarını nasıl öldürüp yediğini anlatan mektuplar göndermesi nedeniyle yakalandı.
1935 yılında yargılanmasının sonunda deliliğine kanaat getirildiyse de elektrikli sandalyede idam cezasına çarptırıldı. Kararı duyunca "Hiç tatmadığım bu büyük zevki tatmaktan mutlu olacağım" dedi. Albert Fish'in idam cezası, 16 Ocak 1936 tarihinde Sing Sing Hapishanesi'nde bir elektrikli sandalyede gerçekleşti.























5- Aileen Wuornos
ABD' nin en ünlü kadın seri katillerinden biri olarak görülen eşcinsel, hayat kadını. 1989-1990 yılları arasında cinsel ilişkiye girdiği bazı kişileri öldürdüğü, ve cesetlerini ormanda sakladığı ortaya çıkmıştır. 7 kişiyi öldürdüğü iddia edilse de, iki kişinin cesedi bulunamamış ve 5 kişiyi öldürmekten yargılanmıştır. Aileen Wuornos'un annesi Diane Wuornos, babası ise Leo Dale Pittman'dır.
Çoğu kişiye göre Amerika’ nın ilk kadın seri katili, çoğu kimseye göre de yalnızca şiddet gördüğü için vahşileşen bir kurbandır. Kişilik gelişiminde "Nurture" çıkmazının etkisi söz konusu olduğunda, bariz bir biçimde bu durumun, yani yetiştirilme şartlarının olağan dışılığını ispatlayacak bir hayatı olmuştur Aileen Wuornos' un.
Anne babası doğmadan önce boşanır. Babası daha sonra çocuk tacizinden suçlu bulunur ve hapishanede kendini asar. Aileen henüz 6 aylıkken annesi bir not bırakıp çeker gider. Büyükannesi ve büyükbabası bakımını üstlenir. Ancak 13 yaşındayken tecavüze uğrar, gayri meşru bir çocuk dünyaya getirdiği için o evden de kovulur. Hayatta kalmak için hurda bir arabada barınır, para için fahişeliğe başlar, uyuşturucuya alışır, çoğu zaman da ortalıkta sarhoş olarak gezer. Yine de 20 yaşındayken 70 yaşında bir adamla evlenmeyi başarır ama kocasını bastonla dövdüğü için evliliği sadece bir ay sürer.
Nihayet 1986 yılında hayatının aşkı Selby Wall adında bir lezbiyenle karşılaşır. 4 sene beraber yaşarlar. Ancak Wuornos'a en son darbeyi de sevgilisi vurur ve yakalandıktan sonra aleyhine tanıklık eder.
Mahkeme kararıyla Aralık 1989 ve Kasım 1990 arasında toplam 5 kişiyi öldürmekten suçlu bulunur ve ölüme mahkûm edilir. Rivayete göre, kararı duyunca "Ben masumum. Umarım size de tecavüz ederler bok çuvalları" diye bağırmıştır.
Önceleri öldürdüğü insanların kendisine saldırdığını öne süren Wuornos, idamdan hemen önce ise "Yaptığım her şeyin altında korkunç bir öfke yatıyor. İdam edilmem gerek çünkü eğer hapisten çıkacak olursam yine cinayet işlerim." diyerek suçunu itiraf etti.
Wuornos, 9 Ekim 2002 Çarşamba günü idam edilmiştir.
2003 tarihli Monster filmi dışında 1993 yılında New York Film Festivali'nde bir bölümü gösterilen Aileen Wuornos: The Selling of a Serial Killer isimli belgesele de konu olmuştur.





























6- H. H. Holmes
Herman Webster Mudgett (16 Mayıs 1861 – 7 Mayıs 1896), daha çok Dr. Henry Howard Holmes lakabıyla bilinen, kayıtlara geçmiş ilk Amerikalı seri katildir. 1893 Şikago Dünya Fuarı zamanında Şikago'da zihninde kurduğu cinayetleri işlemek için özel tasarladığı bir otel açtı. Dördü kesinleşen itiraf ettiği 27 cinayet olmasına rağmen, öldürdüğü insan sayısı 200 civarındadır. Bilinmeyen sayıda pek çok kurbanını "Dünya Fuarı" otelinden birkaç kilometre uzaklıkta bulunan 1893 Şikago Dünya Fuarı'ndan almıştır. H. H. Holmes'in cinayetleri o dönemin en çok konuşulan konularından biri oldu ve William Randolph Hearst' ın gazetelerinde dizi halinde yayınlandı. 2003 yılında Erik Larson bu cinayetleri konu alan "The Devil in the White City: Murder, Magic, and Madness at the Fair That Changed America" isimli çok satanlar listesine giren bir kitap yazdı. Holmes'in hikayesi öncesinde de David Franke'in "The Torture Doctor (1975)", Harold Schechter'in "Depraved: The Shocking True Story of America's First Serial Killer (1994)", ve Herbert Asbury'nin "The Monster of Sixty-Third Street of Gem of the Prairie: An Informal History of the Chicago Underworld (1940)" eserlerinde işlendi.





























7- Andrei Cikatilo
3 Eylül 1981 tarihinde , Çikatilo Rostov şehir merkezinde, bir halk kütüphanesi yakınındaki otobüs durağında, Larisa Tkaçenko adında 17 yaşındaki bir yatılı okul öğrencisi karşılaştı. Daha sonraki itiraflarına göre, onu votka içme bahanesi ile Don Nehri yakınındaki bir ormana götürdü. Tkachenko tuzağa düşmüştü. Onlar tenha bir alana ulaştığında, kurbanı önce yere attı ve elbiselerini yırttı, cinsel ilişkiye teşebbüs etti ve ereksiyon elde edemeyince, onu sopa kullanarak dövdü ve çığlıklarını bastırmak için ağzının içine zorla çamur sokarak boğarak öldürdü. Çikatilo, dişleriyle Tkaçenko'ya saldırdı, göğüs uçlarını dişleriyle kopardı. Tkaçenko'nun öldürülmesinden 9 ay sonra, 12 Haziran 1982 tarihinde, sebze satın almak için Rostov Bagayevski İlçesi'ne otobüsle gitti. Donskoi köyünde otobüs değiştirmek zorundaydı ama o yolculuğuna yaya devam etmeye karar verdi. Otobüs durağına uzak bir yerde yürürken, Lyubov Biryuk adında 13 yaşındaki bir kız ile karşılaştı. İkisi birlikte çalılar önünde yürüyorlardı tanıklara göre. Çikatilo, yakındaki çalıların içine onu sürükledi, Biryuk'a saldırdı ve elbisesini yırttı. Onu bıçaklayarak öldürdü. (27 Haziran tarihinde bulunduğunda 52 yerinden bıçaklanmıştı.) Baş, boyun, göğüs, ve pelvik bölgesinde 22 bıçak yarası keşfedildi. Buna ek olarak, çeşitli çizgiler Biryuk'un göz çukurları üzerinde keşfedildi. Biryuk cinayeti sonrasında, Çikatilo artık cinayet çağrısına direnmeye çalıştı. Temmuz ve Eylül 1982 arasında, dokuz ve on dokuz yaşları arasında beş kurban daha öldürdü. O, yakındaki bir ormana ya da başka tenha bir alana, cazip tekliflerle kurbanlarını götürüyordu ve bıçaklayarak kurbanlarını öldürüyordu. Çocuklara, fahişelere, kaçaklara, evsizlere ve otobüs veya tren istasyonlarındaki gençlere yaklaşan bir model kurdu. Bazı kurbanları, çok sayıda bıçak yarasına ek , aynı zamanda boğularak ve dövülerek öldürüldü.
11 Aralık 1982 tarihinde, Çikatilo Novoşahtinsk' de bir otobüste Olga Stalmachenok adında 10 yaşındaki bir kız ile karşılaştı ve onu çeşitli vaadleriyle kandırarak otobüsten birlikte inmeye ikna etti. Otobüsteki bir tanığa göre, küçük kız orta yaşlı bir adam ile el ele otobüsten inmişti. Öldürülmeden önce, onu Novoşahtinsk eteklerinde bir tarlaya götürdü. Çikatilo baş ve vücudu etrafında en az 50 kez kızı bıçakladı, göğsünü yırtarak açtı, alt bağırsak ve rahmini çıkarttı. Cesetlerin çoğunda göz yuvalarında yaralanmalar vardı. Patologlara göre katil bu yaralanmaları bıçakla yapıyordu. Kurbanlarının gözlerini oyuyordu. Sonuç olarak bu yaraların bir bıçakla yapıldığı sonucuna varıldı Çikatilo, yetişkin kadın kurbanları alkol vaatleriyle, sık sık fahişe ya da evsiz kadınlara da para teklif ederek onları tuzağına düşürüp, tenha alanlara götürmeyi başarıyordu. Genellikle kurbanlarıyla ilk olarak cinsel ilişkiye girmek istiyor ama ereksiyon elde edemeyip, bunun için onları bıçaklıyordu. Kadınlar onun iktidarsızlığıyla alay ediyor, özellikle bu öfkeyle kadın kurbanlarını öldürüyordu. Bıçaklayıp kurbanlarının içine girdiğini düşünerek böyle orgazm oluyordu. Çocuk mağdurlarında her iki cinsiyette vardı; Çikatilo onlara yardım teklif ederek, çocuklara şeker, fakirlere, evsizlere yiyecek, pullar, sinemaya götürme veya bozuk para gibi vaatlerle kurbanlarını kandırıyordu. Genellikle sık sık çığlıkları susturmak ve daha sonra onları öldürmek için kurbanların ağzına çamur veya balçık doldurmadan önce bir ip ile arkalarından ellerini bağlayıp, bu kurbanları yenmek istiyordu. Sonra öldürüyordu. Olay yerini terk etmeden önce cesetlerini nadiren gizlemek için çaba harcıyordu.






























8- Elizabeth Bathory
Báthory, kendinden "Kanlı Kontes" olarak bahsettirmiştir. Kocası öldükten sonra büyücülükle uğraşmaya başlamıştır. At ve türevleri hayvanların kurban edildiği ayinlere katıldığı da söylenmektedir.
40 yaşına geldiğinde, yaşlanıp güzelliğini kaybedeceği telaşına düşen "Kanlı Kontes", bir gün hizmetkarı olan genç bir kızın saçlarını tararken canını acıtması üzerine ona öyle bir tokat atmıştır ki, genç kızın yüzünden düşen bir damla kan Kontes'in ellerine dökülmüştür. Kontes bu kanla, kızın gençliğini ve güzelliğini aldığını zannetmiş ve uşağına emir vererek kızın bütün kanını bir küvete doldurtup "kan banyosu" yapmıştır.
Sonrasında iyice yoldan çıkan Kontes, 612 bakire kızı kaçırtıp, bu kızlara tepesinden asılı bir kafeste, işkence çektirmiş; kafesten akan kanlarla ise duş almıştır.
Yaptıkları anlaşılan Báthory hücreye kapatılmış, 1614 yılında ise hücresinde ölü olarak bulunmuştur. Şizofreni hastasıdır.Aynı zamanda Bram Stoker'in Dracula isimli romanının, III. Vlad'dan sonraki en büyük esin kaynaklarından birisidir. Ayrıca kanlı kontes olarak da bilinen Madam Bathory'nin küçüklükte yaşadığı öne sürülen bir rivayet vardır Bathory annesiz ve babasız amcasının evinde yaşamaktadır Bathory küçüklükte kişilik bozukluğu yaşamıştır bunun sebebi amcasının ve yengesinin işkenceye düşkün insanlar olması ve küçük kız Bathory önünde bir adamı işkence için bir atı ikiye bölüp içine o adamı soktukları ve yine Bathory'nin önünde bu atı tekrar diktikleri ve bugünden sonra Bathory'nin işkenceye meraklı normal çocukların oynadığı oyunlardan uzak ve herkesin yapmaya korktuğu bazı uygulamaları vardır bu yüzden madam Bathory küçüklükten gelen bir kişilik bozukluğu yüzünden ruhsal olarak üzerine sıçrayan kanın onu güzelleştirdiğini düşünmektedir.



























9- William Bonin
William Bonin veya bilinen adıyla The Freeway Killer (8 Ocak 1947 - 23 Şubat 1996), bir kamyon sürücüsü ve seri katil. Sırf zevk için erkek kurbanlarına tecavüz etmiş ve öldürmüştür. Son beş ayında, tutuklandıktan kısa süre sonra kendini asmış olan, kolay etkilenebilen Vernon Butts'dan yardım görmüştür.
William Bonin, 5 Ocak 1982'de 10 genç erkeği tecavüz ve öldürmek suçundan ölüme mahkûm edilmiştir. Hiçbir pişmanlık belirtisi göstermeyen Bonin'in en azından 21 kişiyi öldürdüğü tahmin edilir. Bonin, ceza olarak 23 Şubat 1996'da Kaliforniya'da zehirli iğne ile infaz edildi.


























10- Jack The Ripper (Karındeşen Jack)
Karındeşen Jack (İngilizce: Jack the Ripper), 1888 yılının ikinci yarısında, Londra'nın gecekondu semti Whitechapel'da faaliyet göstermiş seri katil (veya katiller). Katile Jack ismi, Merkezi Haber Ajansına katil olduğunu iddia eden bir kişi tarafından gönderilmiş mektuba binaen verilmiştir. Bu mektup cinayetlerin işlendiği dönemde basılarak yayınlanmıştır.
Tamamı hayat kadını olan kurbanlardan beşinin aynı kişi veya kişilerce öldürüldüğü kesinleşmiştir. Ancak Karındeşen Jack'e maledilmiş yaklaşık 20 cinayet vardır. Cinayet dosyası cinayetlerden iki sene sonra kapatılmıştır. Ancak günümüz İngiliz dedektiflerive bilim insanları, modern teknolojinin de yardımıyla halen cinayetleri aydınlatmaya çalışmaktadırlar. Günümüze kadar ulaşmış tek fiziki kanıt, kurbanlardan birine ait olduğu iddia edilen şaldır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder